Yeni bir Miladi yılın başlangıcındayız. Her yıl olduğu gibi bu yılda gündem zamlar. Herkesin merakla beklediği, Asgari Ücret, Memur ve Emekli maaşlarının artış oranları belli olmuş. Ancak açıklanan rakamlar kimseyi tatmin etmiyor, alınan maaşlar kimseye yeterli gelmiyor. Her yıl aynı şeyleri yaşıyor, aynı şeyleri konuşuyoruz. Adeta kısır bir döngü içindeyiz.
Fakat gördüğüm şu ki kimse asıl problemin farkında değil. Rakamların hane sayısı çoğaldıkça bizim ekonomik sorunlarımızın düzeleceğine inanıyor insanlar. Oysa ben buna inanmıyorum. “Ekonomik sorunlar ve çözüm yolları” meselesini ayrı tutarak söylüyorum. Enflasyon canavarı, yüksek kur ve faiz gibi alın terini, emeği ve bereketi yok eden bu sorunlar ayrıca konuşulabilir, müzakere edilebilir, sebepleri tartışılabilir.
Muhakkak bu işin siyasi boyutu ve sorumluları var. “Suçun sahibi bulunmaz” derler. Olumsuz sonuçları kimse üstlenmek istemez. Herkes kahramanlık hikayelerinden kendine paye arar. Yazımızın amacı işin siyasi boyutu olmaması ve konunun dağılmaması açısından bu meseleyi burada noktalayalım ve asıl meseleye gelelim.
Ben bu meselenin üçüncü boyutuna yani manevi sebeplerine inmek istiyorum.
Bizim temel problemlerimizin başında “Bereket” kavramı var.
Yaşadığımız çağda en çok ihtiyacımız olan, rakamlara, materyalist düşüncelere ve fizik kurallarına, modern kapitalist ekonomi anlayışına meydan okuyan bir kavramdır “bereket.”
Azın çoğa yettiği, kimsenin şikayet etmediği, herkesin ihtiyacını karşılayacak manevî bir formüldür. Her türlü ekonomik kavramı ters yüz eden ilahi bir rahmettir “Bereket”
Bu kavramı yitirdiğimiz için enflasyon canavarı musallat oldu başımıza. Rabbimizin “Allah ve Resulü’ne harp ilan etmek” olarak nitelediği faize toplum olarak meşruiyet kazandırdığımız için Allah’ın rahmeti kalktı üzerimizden. İslam’ın 5 şartından biri, fakirin hakkı olan zekâtı unuttuğumuz için malımızın hayrını görmüyoruz
Yardımlaşma ve dayanışmayı, komşuluğu ve akrabalık bağlarını kopardığımız için gülmüyor yüzümüz. En nihayetinde sorunlarımızın farkında olmadığımız için, içinde bulunduğumuz bu asıl sorunlardan dertli olmadığımız için ve dolayısıyla çözüm arayışımız bulunmadığından ötürü bu sonuçla karşı karşıyayız.
Müslümanlar olarak fabrika ayarlarımıza dönmenin zamanı geldi de geçiyor. Unuttuğumuz ve kaybettiğimiz tüm değerlerimizi hatırlamak zorundayız. Kazancımızın bereketini görmek istiyorsak, hayırlı nesiller yetiştirmek istiyorsak, dünya ve ahiret saadetine ulaşmak istiyorsak acı reçeteyi uygulamak mecburiyetindeyiz.
Maddi olarak gelişmek, kalkınmak ve ilerlemek istiyorsak, aldığımız maaşla geçimimizin kolaylaşmasını, insanca yaşam standartlarına ulaşmak istiyorsak özümüze dönmeli ve Allah’ın rahmetini yeniden hak etmeliyiz.
Duam ve dileğim o dur ki: Rabbim bize acısın ve merhamet etsin. Bizi rahmetinden mahrum bırakmasın. Rızasından ve yolundan ayırmasın. ALLAH BEREKET VERSİN