Alışkanlık haline getirdiğimiz bazı unsurlar var.
Ramazanın gelmesiyle birlikte yoğunlaşan, sinirlerin gerilmesiyle de etkileşimi yükselen bir unsur.
Beklide düşünüldüğü zaman olayları çok farklı alanlara taşıyan, sosyal ilişkilerin bozulmasına hatta daha kötü olumsuz sonuçlar da doğurabilecek.
“Ben her şeyi biliyorum edası, Dedikodu deryası”…
Bilir, bazı insanımız her şeyi bilir…
Dedikodu denince de işini gücünü bırakır yola koyulur…
Hatta sırf bu unsurlar üzerine kurulmuş hayatlar var. Çok tanıdık isimler bile var bu kara listede, hem de yakınlarımız da…
Profesyoneliz çünkü… Uzmanlık alanımız…
Düşünmeden, olayın aslını, astarını bilmeden koyuluyoruz ya işin başına. Konunun içeriğinden azıcık bahsetmemiz yeterli aslında, arkadaş yazar senaryoyu iki dakikada. Başka bir birikimi falan olduğundan değil. Sadece zekâlı olduğundan kanı hızlı akıyor, duramıyor… Sürekli türetmesi lazım… Hal böyle olunca laf atılıyor ortalığa. Doğru aransa da bulunamıyor. Lafın çıktığı yere bile farklı bir olaymış gibi yansıyor. Geri dönüyor. O da inanmaya başlıyor.
Hangisi doğru hangisi yanlış hislere kalmış bir etken… Ne düşünmek istersen o an, o kadarı yeterli… Söylenen yanlışlar da doğru kabul ediliyor bazen. Bunlar gerçek.
Bilgiyi doğrudan kaynağından öğreneceğimize, sağda soldan duyduklarımızı konuşur dururuz.
Okumak alışkanlığımız olsa okuyalım diyeceğimde, diyemiyorum.
Bari hiçbir şey bilmiyorsan, sor bir bilene…
Yok olmuyor, yalan, yanlış konuştuğumuz insanlarda, bizim anlattıklarımızı doğru kabul ediyor.
Onlarda bizden duyduklarını başkalarına anlatıyor. Böylece bilgi kirliliğini yaşayıp duruyoruz. Hatta hiçbir zaman gerçeği, doğruyu bilemiyoruz.
Kendi geleceğimizle oynuyoruz. Birde, ısrarcıyız. Bilen aslını anlatsa da inanmıyoruz.
Niçin, yok öyle değil, böyle, kuru inat. Başka bir şeyde değil.
Bilene de saygı duyulmuyor.
Hatta inanılmıyor bile…
Bu nedenle bildiklerimizin, aslında karşımızdakinin anlayabildiği kadar olduğu gerçeğine önem vermeliyiz. Kiminle muhatap olduğumuz bu açıdan çok önemli.
Siz istediğiniz kadar anlatın. Anlattıklarımızı karşımızdakinin anlayabilmesi gerekiyor. Onun için, zor bir durum içerisindeyiz.
Yozgat, bu durumdan çok çekti. Bizi engelleyen en büyük unsurlardan bahsettik. Allah, bu düşünce içerisinde olan insanımıza sabırlar ve kolaylıklar versin.
