Çanakkale Zaferi tarihimizi taçlandıran olaylar içerisinde muhteşem bir yere sahiptir.
Milletimizin tarih boyunca karşılaştığı en büyük ve en zorlu sınavlardan biridir.
Müslüman Türk milletinin varlığını yeryüzünden ebediyen silmeyi amaç edinen haçlı zihniyeti, ülkemizi parçalamak, milletimizi esir etmek, Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul’u ele geçirmek hayali ile 1914 yılı Kasım ayında Osmanlı Devleti’ne savaş ilan eder.
Çanakkale Zaferi; ırkları, renkleri ve dilleri değişik çeşitli milletlerden oluşan haçlı ordularının Türk milletimizi yok etmek amacıyla, karadan, denizden ve havadan üzerimize saldıran bir iman ve küfür mücadelesidir.
Bir yılı aşkın süre devam eden Çanakkale Savaşları sonunda Türk Milleti düşmanlara karşı tarihte emsaline rastlanmayan büyük bir zafer kazanmış, vatan sevgisi ve iman gücünün maddi üstünlükten daha önemli olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir.
Çanakkale’de maddi gücümüz düşmanın gücüne nispetle çok az idi. Askerimizin bir çoğunun ayağında postal dahi yoktu. Ancak Mehmetçiğin manevi gücü büyüktü.
İngiliz Ordu Komutanı General Hamilton’un: “Bizi, Türklerin maddi gücü değil, manevi gücü mağlup etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı” şeklindeki itirafı bu gerçeği ifade etmektedir.
Tarih; din ve vatan uğrundaki fedakarlığı Çanakkale’deki aziz şehit ve gazilerimizden öğrenmiştir. Can ve malın, Allah yolunda, vatan, millet uğrunda feda edilebilmesi, kulun rabbine karşı muhabbetinin en güzel ifadesidir.
Şu husus iyi bilinmelidir ki; Milletimizin bekası, şehitlik ve gazilik ruhu kazanmış bir kalbe sahip nesiller yetiştirmekle mümkündür.
Bunun için çocuklarımıza Çanakkale Destanı’nı ve ardındaki ruhu anlatmalı, vatanımızın kıymetini öğretmeliyiz.
7 düvelin üzerimize çullandığı Birinci Dünya Savaşı’nda inançla nasıl zafer kazanıldığının yıldönümüdür bu gün.
O yıllarda Osmanlı yorgundu, halsizdi.
Avrupalılar “hasta adam” diyorlardı. Balkan Savaşı’nın yaraları daha sarılmadan 1911 Trablusgarp ve 1913 Balkan muharebeleri yenilgileri, koca imparatorluğun belini bükmüştü.
Osmanlı, zamanın sanayi devriminin çok gerilerinde kalmış, zengin Avrupalıların ekonomik ve mali boyunduruğu altında ezikti.
Ülkede sanayi adına ciddi hiçbir yatırım yoktu. Tam anlamıyla yapılan bir tarım da yoktu. Gaz yağından iğnesine, silahından mermisine dışa bağımlı bir yapı vardı.
Ne liman, ne bir fabrika, ne de yol vardı.
Çanakkale’de destan yazarak, vatanı bizlere emanet eden aziz şahitlerimizi Çanakkale Zaferi’nin 106’ncı yıldönümünde minnet, şükran ve rahmetle yad edelim.
Ve iman şairimiz Mehmet Akif;
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker.
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i Bedri’n aslanları ancak, bu kadar şanlı idi”
Çanakkale hatıraları yürek yakar.
Bir asker,” Komutanım benim tüfek bozulmuş, tetik basmıyor? ” diyen askere.
Onun komutanı Yüzbaşının ” tüfek sağlam oğlum, senin parmağın kopmuş” dediğinde parmağının koptuğundan haberi olmayan Mehmet’imin destanıdır bu gün.
Vatan size emanettir.
Ruhunuz şad, mekânınız cennet, makamınız ali olsun. Ceddimize rahmet, ruhlarına Fatihalar okuyalım bu günde.
Cumamız mübarek olsun diyorum.
Vesselam… 19 MART 2021 CUMA